Sunday, September 13, 2009

while you wait for the others

Uzun uzun yazmak istemiyorum bu şarkıyla ilgili, "pitchfork" yeterince övmüş zaten, şu ana kadar track review section'ımızda 10 verdiğimiz tek şarkı diyerek. Doğrusunu söylemek gerekirse pitchfork bu puanlamaları yaparken nasıl bir sistem kullanıyor hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim kolay kolay yüksek puan vermedikleri ki bununla dalga geçen harika bir "The Onion" yazısı vardır. Ona da burdan buyurun lütfen: http://www.theonion.com/content/news/pitchfork_gives_music_6_8.

Pitchfork bir referans noktası olarak hakikaten muhteşem bir kaynak ama bu şarkıyı 10'luk yapan nedir, ne bileyim mesela Volcano Choir'ın "Island, IS" şarkısında ne eksik kalmıştır da 9 almıştır, bunlar benim kafamı karıştıran konular. Üstelik bu değerlendirmeler pek çok farklı eleştirmen tarafından yapıldığı için sistematikliğin sağlanmasının iyice imkansızlaşacağı kesin.

Düşündükçe daha da saçma geliyor. Sanki sınav kağıdına not veriyorsunuz. Sınav soruları için bir çözüm anahtarı vardır hiç değilse. O da sayısal sorular için geçerli daha çok. Bir de bizim durumumuza bakın. Bir şarkıya 10 üzerinden not veriyoruz. Nerde bunun çözümleri? Şimdi mesela "While You Wait For The Others" olayın bittiği nokta mı yani? Bunu mu anlamak lazım bilmiyorum ki...

Ya bu kadar atıp tuttuğuma bakmayın ben pitchfork'u çok seviyorum aslında...

Neyse, konudan epeyce uzaklaştım galiba. Aslında tek derdim şu şarkıyı bloga eklemekti. 9 mu 10 mu siz karar verin artık. Ben puan vermeme hakkımı kullanıyorum.

Grizzly Bear - While You Wait for the Others




Bu arada bu koyduğum
canlı performans kaydı (Morning Becomes Eclectic programından). Albüm versiyonununa kıyasla daha çok sevdiğim için...

Thursday, September 10, 2009

Radiohead - Just

Aşağıdaki yazı "Working Class Magazine" blogundan alıntıdır. Steven Wells tarafından Radiohead'in "Just" videosundan yola çıkılarak yazılan bir eleştiri. İlginç geldi, paylaşmak istedim.


Radiohead - Just


Steven Wells:

It's the video for ‘Just'. Which, by the way, just happens to be an amazing piece of music.

But this video speaks great echoing volumes about Radiohead's massive popularity with white Western middle class 21st Century males, aka the most privileged and pampered group in human society.

It features a rich white male lying down on the pavement.

As a rich white male pop band look down form a nearby building, rich white people approach the geezer and ask why he's just lying there and not running around going "whoopee!" and spending cash and generally enjoying being the one of most privileged bunch of c*nts in human history.

Now I imagine a lot of editing went on at this point because no one tells the miserable f*ck to get up, pull his socks up, take some Prozac and stop feeling sorry for himself. No-one says: ‘Look our grandparents used to make regular visits to the doctors to have tapeworms wound out of their f*cking arseholes on sticks, so think on you sad c*nt, stop just f*cking lying there blocking the pavement and go do something useful, you pathetic, self-pitying piece of shite."

The last shot is an aerial view of every white middle class person for miles lying on the ground being really sad.

The moral is clear: rich, white, healthy 21st Century westerners are totally justified in being like really sad and oh-woe-is-me and why they love rock bands fronted by rich, white, healthy 21st Century westerners who bellyache on and on and on about how f*cking pitifully miserable they are.

And it explains why the band have never written a song titled ‘F*ck Me — More Money!' or ‘Let's Go Down The Cashpoint'.

In 1999 Travis asked ‘Why Does It Always Rain on Me?' At my command thousands of NME readers sent whiney Fran Healey a postcard reading "Because you're a c*nt". But I then wrote a personal letter to Fran, stating that if he really wanted to know he should ask Thom Yorke but that he might not like the answer because it would almost certainly make him lie down on the pavement, like forever.

Tuesday, September 8, 2009

He Hit Me (It Felt Like a Kiss)

Şarkıyı ilk olarak Grizzly Bear'den duydum. Sözler bir garip:

He hit me and it felt like a kiss
He hit me but it didn't hurt me
He couldn't stand to hear me say
that i'd been with someone new,
and when i told him i had been untrue
....
....
But he hit me and I was glad

şeklinde devam ediyor...

Ama ilginç bir çekiciliği var şarkının itiraf etmek gerekirse. İlk önce Grizzly Bear yorumunu dinleyelim.


Grizzly Bear - He Hit Me (It Felt Like a Kiss)




Erkek sesinden dinleyince şarkıyı bir mantık çerçevesine oturtmakta zorlandım açıkçası. Sonra şarkının 1962 yılına ait bir "The Crystals" yapımı olduğunu öğrendim. Buyrun.


Crystals - He Hit Me (And it Felt Like a Kiss)




Siz de hissediyor musunuz aynı duyguları acaba?
Kadın vokalden dinleyince şarkının havası birden değişmiyor mu? Sözler bir ciddiyet kazanıyor. Üzerinizde bir ağırlık, suça ortaklık hissediyorsunuz.


Tüm bunları yazarken biraz daha araştırma ihtiyacı hissettim. Görünen o ki, şarkı o dönemlerde ünlü bir şarkıcı olan "Little Eva"nın erkek arkadaşı tarafından sürekli dövüldüğünün ortaya çıkması ve Little Eva'nın bu olayın erkek arkadaşının ona olan sevgisinden kaynaklandığı yönünde açıklamalar yapması üzerine yazılmış. Tacize uğrayan kadının bakış açısıyla yazılan bir protesto şarkısı (kaynak: Wikipedia). Şarkı piyasaya sürüldükten sonra epeyce tepki toplamış, bir başarı da yakalayamamış.

Şimdi iki versiyonu da birkaç kere daha dinledikten sonra söyleyebilirim ki, Crystals'ın vermeye çalıştığı mesaj daha doğrusu bizim bakış açımızı değiştirme çabası Grizzly Bear'in yorumuyla amacına ulaşıyor. Belki farklı bir dönemde yaşıyor olmamızdan kaynaklanıyor, belki de şarkıyı bir erkek sesinden dinlediğiniz zaman daha objektif yaklaşılabilir olmasından. Bilmiyorum. Tek bildiğim şey şarkıyı tekrar tekrar dinlemekten kendimi alamadığım.

En doğrusunu "Hole" MTV Unplugged yorumunun başında söylemiş galiba. "It's a really sick song..." Oldu olacak bu versiyonu da dinleyelim madem:

Hole - He Hit Me (It Felt Like a Kiss) [From Mtv's Unplugged]






Monday, September 7, 2009

bu haftasonu inglourious basterds'i izledim. tarantino'nun yeni filmi. "uzun zamandır izlediğim en iyi filmlerden biriydi" tabiri vardır ya. yok, öyle değil bu film. hayatım boyunca izlediğim en iyi filmlerden biriydi. abartmaktan çekinmiyorum.

ekşisözlük'te yazanları okudum biraz. birisi tarantino'yu önceden bilenler için çok da değerli bir film değil diye yazmış. bense tam tersini düşünüyorum. tarantino filmlerine aşinaysanız değer kazanıyor film. tarantino tartışmasız film dünyasının en anlamlı yönetmenlerinden biri. bütün sinema dünyasını düşünün. klişe kelimesinin en uzağında yer alan yönetmenlerin başında gelir heralde tarantino. bir de nazi almanya'sıyla, soykırımla ilgili filmleri düşünün. schindler's list'i tenzih ederek söylüyorum, çok klişe bir konudur bu aslında. dünya tarihinin en trajik olaylarından biri hakkında bu kadar çok film yapılması, bir noktada klişeleşmesi de normal zaten. bir eleştirim yok buna yani, yanlış anlaşılmasın.

anlatmak istediğim şu; klişe kelimesinden bu kadar uzak bir yönetmen elini sinema tarihinin en klişe konulardan birine atmış ve ortalığı resmen dağıtmış. hem literal hem mecazi anlamda. nasıl ifade edilir bilemiyorum. deneyeyim yine de: soykırım filmlerini klişelikten kurtarmış, kendi sinema dilini klişeleştirerek. bilmiyorum ne kadar anlatabildim kafamdan geçenleri ama işte tam da bu noktada zaten gönülden bağlı olduğum şahs-ı muhterem beni kendisine daha da bir hayran bıraktı.

şimdi tabii, bu yazıyı okuyup da filme gidenler olursa aranızda kesin hayalkırıklığına uğrayacaklardır. öyle olur hep, sorumluluk kabul etmiyorum ben ona göre..


ağır spoiler'dır aşağıdaki cümle ona göre.. bırakalım okumayı lütfen.

---- yasal uyarı, filmi izlemeden aşağıdaki yazıyı okumak ruh sağlığına geri dönülmez zararlar verebilir-----

ben sorumluluk kabul etmiyorum ama tarantino tüm sorumluluğu üzerine almış zaten: "You know something Utivich, I think this just might be my masterpiece."

iddialı insanları seviyorum galiba. hele bunu tüm dünyaya duyurmaktan çekinmiyorsa, hele bi de bu iddiasında haklıysa....


NOT: Müzik yok bu sefer farkındayım!

Saturday, September 5, 2009

Çok değerli G.A. için özel olarak koyuyorum bu preview'ü bloga (full version olmadı maalesef). Geçenlerde "Herşey yalan" diye başlayan çağlamamı, karşı tribün edasıyla "Yalan" diyerek boş bırakmadığı için. Lisedeyken çok yapardık, aradan yıllar geçti; sözde corporate olduk ama işte o hücrelerimize işlemiş arabeski muhafaza ediyoruz. Şükürler olsun...

Wednesday, September 2, 2009

şarkımız ay'daki kadının son commentine cevap olarak geliyor. aşk, şehvet, intikam, macera ve hız tarifleriyle pek örtüşmemiş olabilir, farkındayım. ama ben kendisine bunu uygun gördüm.

Emiliana Torrini - Jungle Drum

Tuesday, September 1, 2009

tamam biliyorum. benim de içimde bi yara. olmuyor ama n'apim. light bir dönüş yapmak daha mantıklı olacak bu durumda.

bir hikayesi yok bu şarkının. sadece son 20 sn.sini dinlerken karnıma ufak bir ağrı giriyor. neden bilmiyorum. iş var bu adamlarda evet. yoksa benim karnımı ağrıtmak kolay mı öyle nedensiz.


The xx - Basic Space




(yok yok vardır bu karın ağrısının kesin bi nedeni!!)