Monday, March 16, 2009

Geçen hafta durduk yerde aklıma geldi, dokuzaltı yolları diye bir şarkı vardı diye. Kimin söylediğini de bilmiyorum, ne bi kasetten dinlemişliğim var şarkıyı, ne de download etmişliğim. Ama ezbere biliyorum, böyle her iki yılda bir aklıma geliyor, sonra unutuyorum. Bu sefer atlamadım ve ufak bir google hareketi sonucu şarkıyı Efkan şeşen'in söylediğini öğrendim. Sonrasında şarkıyı imeem'den bulması hiç sorun olmadı ama embed linkini bir türlü ekleyemiyorum blog'a. Onun için fizy linkinden idare etmenizi rica edeceğim. (ekleyebilirsem sonradan eklemeye çalışacam)

(Update: buldum efenim buldum)




Sözlere bir bakar mısınız lütfen:


çocukluğum henüz sıcak
inanın sonrası yok
sabah akşam çalışırız
bakmayın tantanaya çok
umutlar bir kasada

sıkışmış bir masada
dokuz altı yollarında oy
bir ömür geçer buralarda
sanki yarın dünden uzak
bitmeyen bir ızdırap oy
dokuz altı yollarında

bir zincir boğazımda
sıkar sıkar gevşetemem ağlayamam
ayda yılda bir kaçamak
kaçsak bile yaşama bak
dokuz altı yollarında gülmek yasak
savrulmuşuz odalara

bahara vedalara hasret
şu gördüğün döner koltuk
sanki ömür törpüleyen rulet


Hatırlıyorum da ergenlik yıllarımızda nasıl içli içli söylerdik bu şarkıyı; sanki ömrümüz çalışarak geçmiş, hayat kavgasına düşmüşüz, yıpranmışız, eğlenmeyi unutmuşuz, kendimizi unutmuşuz gibi. Ne dertli ergenlermişiz meğersem. Şimdi bütün haftasonunu şehir dışında çalışarak geçirmiş bünye şarkının ne demek istediğini çok daha iyi anlıyor, ama bir şeyi itiraf edeyim mi, o zamanlar olduğu kadar hislenmiyor.

Yolda birşeyleri kaybetmişim gerçekten demek ki. Ya da Çetin Altan'ın dediği gibi enseyi karartmamak lazım, ergenlikte insan daha bi içli oluyor, ondandır sadece belki de...

No comments: