Saturday, February 28, 2009

başlıksız

Sene kaç tam bilemiyorum şimdi. Oturup parmak hesabı yapmak lazım. Ya orta sondayız, ya lise 1'de. Pek emin değilim. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersindeyiz. Konumuz cennet ve cehennem. Din dersi bünyede her ne kadar heyecan yaratmasa da konu ultimate resting place olunca hoca ilgimi çekmeyi başarabiliyor. Dinlemeye başlıyorum. Hoca cennetin güzelliklerini anlatıyor. Irmaklardan, bahçelerden, gölgeliklerden meyvelerden vs. bahsediyor. Benimse aklıma takılan başka bir nokta var.

Söz alıyorum, amacım dallamalık yapmak değil. Ben diyorum, müzik dinlemeyi çok seviyorum. Müziksiz bi hayat düşünemiyorum. Cennette de müzik dinleyebilecek miyim acaba?

Yerime oturuyorum, bütün dikkatim hocanin üstünde, vereceği cevap kaderimi belirleyecek. Heyecanla bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum. O günden bugüne hala hocanın cevabını bekliyorum.

Esasında durum şu ki hoca sorumu ciddiye alıyor ve elinden geldiğince cevap vermeye çalışıyor ama işin içinden pek çıkamıyor. Uzattıkça uzatıyor ama ne beni tatmin edebiliyor ne kendisi tatmin olabiliyor verdiği cevaptan.

Ben de artık uzamasını istemiyorum, adamın karşımda can çekişmesi hoşuma gitmiyor. Tamam hocam diyorum, anladım ben, problem yok…

O gün büyük bir hayalkırıklığı benim için, cennet kelimesinin anlamının değiştiği gün.

Hani Muazzez Abacı'nın Vurgun diye bir şarkısı vardır:

Seninle cehennem ödüldür bana
Sensiz cennet bile sürgün sayılır

İşte tam o kıvama geliyorum.

Niye anlattım peki ben bunu. Bir müzik blogunun ilk yazısı olma münasebetiyle müziğin hayatımdaki önemini anlatabilmek açısından örnek teşkil etsin diye…

Ama tabii ben ne söylersem boş.

Buyrun siz karar verin.





(Cehennemde müzik dinlemeye izin veriyorlar mıdır acaba?)

2 comments:

Anonymous said...

sen için cennet kavramını anlamış bulunsak da yaşadığın süre içindeki müziğin yani aslında bloga adını verdiğin soundtrack ne acaba?

Anonymous said...

bence orda ilahi caliyodur. yani cevap, yes!!!